“…İki seanslık psikolojik değerlendirme süreci bittiğinde sizinle birlikte hazırladığımız ‘değişim planını’ içeren haritayı bütüncül olarak size sunuyor olacağım. Eğer psikoterapiye devam etme kararı alırsanız bu haritada ilerlemek üzere arabanıza bineceğiz. Size ait bu araba lastikleri, hızı, konforu ve güvenlik özellikleriyle tamamen sizi, potansiyellerinizi ve hayatınızı yansıtmakta. Ben izninizle şoför koltuğuna oturup size de yanımdaki koltuğa oturmayı teklif ediyorum. Direksiyonu tutuyor olmam arabayı kendi istek, ideal ya da ihtiyaçlarıma göre yönlendireceğim anlamına gelmiyor. Aksine bu yolculukta tamamen sizin kararlarınızı uygulamak üzere direksiyona hakimim. Arabayı kullanıyor olmamım sebebi bu arabaları kullanma konusunda yetkin bir uzman olarak hayatınızla ilgili vereceğiniz kararlarda arabanızın şarampole yuvarlanmasının ya da lastiklerinin patlamasının önüne geçecek olmamdır…”
Psikoterapi, yetkinliğini lisansüstü düzeydeki resmi eğitimlerle sağlayan “klinik psikologların” veya “psikiyatri uzmanlarının” danışanlarının bilişsel, duygusal ve davranışsal problemlerinin çözümü noktasında sunduğu tekniklerin genel adıdır. İnsanın içsel dönüşüm kabiliyetinin ortaya çıkarılması olarak da tanımlanabilecek psikoterapide terapist ile danışan arasında profesyonel, danışan odaklı, etik kurallara sıkı sıkıya bağlı ve yararlı bir ilişki formu bulunur.
Psikoterapide iyileştirici mekanizmaların harekete geçirilmesi terapistin “koşulsuz olumlu kabul” temelli bir yaklaşımla danışanıyla “terapötik ittifak” kurabilmesine bağlıdır. Kör noktaların farkındalığıyla alışkanlıklardan beslenen zihnin kaçınma mekanizmalarının aksine hareket edilmesi sürece kontrollü ve referanslı acı çekmeyi de dahil eder. Bu noktada danışan ve terapist arasında terapötik ittifakın olması danışanın hangi amaca ulaşmak için akıntıya karşı kürek çektiğine yönelik bilincini kaybetmemesini sağlar. Bununla birlikte terapistin danışanın kendi hikayesinin başrolü oluşunun önüne geçmeme hassasiyeti de son derece önemlidir. Bir başka deyişle iyi bir terapist kendisine başvuran hikâyenin bundan sonraki kısmının en fazla “en iyi yardımcı oyuncusu” olmaya adaydır. Danışan ile terapist arasında kurulan ilişkinin klasik biyomedikal tıp sisteminde kurulan otorite odaklı hasta ve doktor ilişkisinden epeyce farklı olduğu da dikkati çekmektedir. Dolayısıyla bu bilgiler psikoterapinin başarıya ulaşabilmesinde kullanılan yöntemlerin yanında terapistin danışana uygunluğunun da öneminin altını çizmektedir.
Öte yandan bahsedilmesi gereken bir diğer nokta da psikoterapinin hangi mekanizmalar aracılığıyla iyileşmeyi sağladığıdır. Bununla ilgili aktarılması gereken geniş bir kuram ve teknikler yelpazesi olsa da bunların ekseriyetle insan zihnindeki hızlı (bilinçdışı/örtük) ve yavaş (farkındalık) sistemler arasındaki yaklaşık yarım saniyelik farkın yarattığı çarpıtmaları düzeltmeye ve onları işlevsel olanlarla değiştirmeye odaklandığı söylenebilir. Bilinçli olarak hatırımızda olmayan; ancak asla da unutmadığımız anı, imge ve duygulardan oluşan ilkel sistem örtük bellek ya da bilinçdışı olarak adlandırılır. Hikâyeye, hayale ve bilinçle yönetilen düşünce süreçlerine izin veren yavaş sisteme ise farkındalık denir. Zihinsel ya da fiziksel herhangi bir deneyimin bilinçli olarak farkına varıldığı anda bu deneyim çoktan işlenmiş, ilgili anıları canlandırmış ve kompleks davranış paternlerini başlatmış olur. Dolayısıyla geçmişteki yaşantılarla şekillenen örtük ya da bilinçdışı bir öge farkında olmadan hayat boyu ilişkileri zedeleyebilir ve hayatı algılayışı zehirleyebilir. Bunu en net örnekleyen durum psikoterapiye başvuran insanların “yapmamam gerektiğini/bana uygun olmadığını biliyorum; ancak durduramıyorum” demesidir. Psikoterapi hem farkındalığı içeren yavaş sistemi otomatikleştirerek hızlı sistemle eşzamanlı kullanımı hem de bireylerin kendilerine zarar vermelerine neden olan davranış paternlerinin geçmişten nasıl geldiğine dair bağlantısıyla yeniden hikâye yazma fırsatını sağlayarak hayat üzerindeki kontrol duygusunu yükseltir. Bir başka deyişle bu süreçte terapist ile danışanın zihinsel ve psikolojik bütünlüğü sağlayan yeni hikâyeler yazma süreci danışanın gelecekte yaşayabileceklerine rehberlik edecek yeni şemalar oluşturulması ile sonuçlanır.
Özetle, Rollo May’in “insanın özgürleştirilmesi” olarak tarif ettiği psikoterapinin en net sonuçlarından biri bilmek ile farkındalık arasındaki keskin ayrımda yatmaktadır. Hayat açısından bilmek güneşin doğudan doğduğu bilgisine sahip olmaksa, farkındalık sabah güneşini seven begonyanızı evinizin sabah güneşi alan bölümüne koymanızdır. Psikoterapiye başlayan insanlar hikâyelerinin onlara dayattığı “psikolojik kaderlerini” değiştirme yönündeki en önemli engeli aşarak kendi kalemlerini ellerine alırlar. Bu yolculuğa çıkmak isteyen herkesle kendi seans odasında görüşmek dileğiyle.